Arabayla Ege Turu 2
Kaldığımız Yerden Devam
Veee nihayet tatil zamanı.. Geçen sene Ayvalıktan Kuşadasına kadar gezmiştik (http://hayatyollarda.blogspot.com/2012/07/arabayla-ege-turu-2011.html) bu sene hedefimiz daha büyük. Dokuz günlük tatilimiz de geçen sene bitirdiğimiz yerden başlayıp Fethiye de tatilimizi sonlandırmak istiyoruz. 29 Haziran sabahı erken saatlerde yola çıktık. İlk molamızı ısrarlı reklam panolarına karşı koyamadığımız Uluabat gölü kıyısında ki Gölpark da verdik.
Gölpark |
Bu hoş mekanda göl manzarası eşliğinde güzel bir kahvaltı sonrasında Cuma ezanı okunmaya yakın Manisa ya girdik. Sultan Camii dışardan heybetli görünüyor ancak içerisi oldukça ufakmış, namazı açık havada kılmak için bahane oldu. Manisa ya girmişken geçen seneki gibi Spil eteklerinde bir çay içmeden olmaz deyip çayımızı içmeden düşmüyoruz yola.
Eşe dosta dağıtılmak üzere mesir macunu ve mesirli lokumdan da çokça stok yaptık. İzmir'i geçip Selçuk'a vardığımızda açlıkta bastırıyor iyice. Meşhur(?!) Ortaklar çöp şişini deneyelim dedik, taksici abiler en iyi yerdenler biri olarak Kuşadası yol ayrımındaki Petek Çöp Şişi önerdiler ve hakikaten memnun kaldık, közlenmiş soğan salatası başlı başına sanat eseri.. Fiyatları makul mekanın..
Petek Çöp Şiş Selçuk Dört Yol |
Kuşadasına girerken Pigale Beach tabelası ilk günü denize girmeden bitirmeyin diye sesleniyor bize . Pigale beach(beğendiğimi söyleyemem) de akşam pazarı iki şezlongu 5 tl ye kapatıp biraz deniz ve biraz uyuklama sonrası geçen sene kaldığımız Yat Camping pansiyona yerleştik. Geçen sene oda+kahvaltı kişibaşı 25 di bu sene 30 olmuş, klimalı bungalowlar da fiyat kişibaşı 50,
Bungalowları tercih edin derim..
Bungalowları tercih edin derim..
Yat camping & pansiyon - Odalar solda, sağda karavanlar, az geride bungalowlar ve havuz, sakin, nezih bir yer, kahvaltısı çok kötü ama :) |
Çarşıda biraz dolaşıp kaldığıımız yerdeki Captains House bar da sahneye çıkan Kadir Say'ı(tamirci çırağını on numara söyler kendisi) dinleyerek eğlenceli bir akşam geçirdik. Zaten tekrar burda kalmamız bu yüzdendi.
(2016 güncellemesi: Malesef Kadir artık mekanda çıkmıyormuş ama canlı müzik var yine)
Sabah güne Güvercin adasının tam karşısındaki adını bilmediğimiz Atatürk heykelinin bulunduğu yüksek tepeye çıkarak başladık.
Zira geçen seneki tatilimizi okuduysanız benim tarihe ve manzaraya karşı eşimi bile bazen çileden çıkartan bir ilgim olduğunu farketmişsinizdir. Bu tepeyi taa geçen sene kestirmiştim gözüme :)
(2016 güncellemesi: Malesef Kadir artık mekanda çıkmıyormuş ama canlı müzik var yine)
Sabah güne Güvercin adasının tam karşısındaki adını bilmediğimiz Atatürk heykelinin bulunduğu yüksek tepeye çıkarak başladık.
Güvercin adası (Güneşin batışını adanın ucunda izleyin) |
![]() |
panaroma de kuşadası |
Burada kısa bir manzara seyrinden sonra Söke ye doğru sürdüm. Kuşadasını biraz çıkınca Soğucakta, Güzelçamlı/Dilek Yarım Adası yol ayrımı var. Biz Dilek Yarımadasını belki daha sonra diyerek es geçtik ancak zamanı olanlar için güzel koyları ve Zeus Mağarası görülmeye değermiş(diye okuduk).
![]() |
4 çizgiyle 644 km, keyifler yerinde :) |
Söke yi geçtikten sonra, duble yolu bırakıp(ki otantik köy yollarını sık sık tercih ederim kendisine) ovanın batısına, bir zamanların kıyı şehri antik Priene ye yöneldik.
Evet şehir 2-3 bin yıl önce kıyı şehriymiş, inandırıcı olsun diye liman bile yapmışlar. Priene de devasa sütunlar gerçekten etkileyici, etraftaki yıkık sütun parçaları şehrin ihtişamı hakkında fikir vermeye yetiyor, hatta hayret ediyor insan bu taşları nereden (hemen arkadaki tepedenmiş) getirdiniz, nasıl getirebildiniz vs.. Şehrin en manzaralı tepeleri yine tanrılara (tapınaklara) ait, yerleşim yerleri aşağı kesimlerde, yollar çok iyi korunmuş. Priene den modern şehir planlaması olan grid düzeninin ilk olarak kullanıldığı kent diye bahsedilir(miş). Bizim hala geçememiş olmamız düşündürücü..
![]() |
Priene - İskender'in izinden.. |
Müze kartımız olduğundan bize her yer beleş ama bu sıcakta üste para versen kimse dolaşmaz heralde buralarda(gerçi vardı bi kaç manyak bizim gibi :), yanınıza bolca su ve enseyi kapatan turist şapkalarından mutlaka alın, entel gösteriyo hem..
Doğanbeyin en uç noktasına kadar(Karina) devam edip (sonrası sivile kapalı)şöyle bi göz atıp geri döndük, gerek yokmuş ama merak işte. Doğanbey eski rum evleri ile meşhur, ancak geçen seneden rum evleriyle oldukça haşır neşiriz zaten.. Yolboyu görülebilen, sonradan denize gömülmüş görünümündeki kayalıklar daha ilgi çekici.. Bir de rakı balık yapcam derseniz hem yol üstünde hem de doğanbey de güzel bi restoran var..
Selam sana Thales.. Milet kervan saray ve antik tiyatro |
Milet de müze kartlarımızı yenilettik ve 15.yy den kalma kervansaray da işletilen restoran da birşeyler atıştırdık. Milet'i gezmeye devasa tiyatrodan başlamıştık ki sıcaktan beynimiz pişmeye başladı. Sevcanı bir gölgelikte bırakıp tek başıma şehirde hızlı bir tur attım, geri döndüğümde isyan başlamak üzereydi ki arabaya binip klimayı açınca ortam sakinleşti..
Milet yol üzerindeyse şöyle bir göz atmak lazım... Zira felsefenin doğduğu yer burası..
ve Didim'e doğru devam ettik.
![]() |
Milet Roma Hamamı |
ve Didim'e doğru devam ettik.
Didim'e girer girmez Didyma antik kentinin büyüsüne kapıldık ve bol bol fotoğraf çektik.. Antik kent kalıntıları neredeyse yalnızca Apollon tapınağından oluşuyor, ancak gerçekten etkileyici, ayrıca günlük hayattan izlerde bulabilirsiniz, mesela bazı taşlar üzerinde yazan isimler, mermere çizilmiş insan figürleri vs..
Benden mutlusu yok..
Didim'in meşhur Altınkum sahili bizim için aşırı kalabalıktı, tenha bir yerde biraz deniz keyfi yapıp otel arayışına geçtik. Denize oldukça yakın konumlu bi otele yerleştik.
(2016 güncellemesi:Didim den, Didyma'yı görüp ayrılmak lazım, çok bozulmuş, karasu gibi bir yer olmuş, gerçi ilk geldiğimizde de kalabalık diye denize girmemiştik zaten, daha da gelmem:)
Akşam olunca her tatil yöresinde olduğu gibi sahil şeridi cıvıl cıvıl oldu ve tabii ki incik boncuk döküldü ortaya.. Tatiller aynı zamanda bayanlar için alışveriş kaçamağı malesef. Yani tarihmiş, denizmiş, doğaymış hepsi çantaları, yüzükleri, kolyeleri görene kadar :))
Akşam Pasaj Shot Bar da takıldık, çok iyi canlı müzik vardı ve içkiler çok ucuzdu..
Sabah erkenden kalabalık bastırmadan denize girelim diye acele ediyorduk ki terasta kahvaltımızı ederken(sabah 9 da) sahilin çoktan ana baba gününe dönmüş olduğunu gördük. Herkes tatil için harcadığı paranın karşılığını tam olarak almak ister gibiydi, haklılar tabi.. Tası tarağı toplayıp Akbük'e devam ettik.
O dönemin bir oyunu filan olsa gerek.. |
Akbük koyunun kuzey kısmı(Denizköy civarı) ve güneyinde ki club lookea(sonradan adı patio beach club olmuş) güzel ancak batı(Akbük merkez) tarafı çok kötü, kumsal dahi yok(ayrıca ortam şile den beter). Biz koyun(yada körfezin) güney kıyısında patio beach club'ın mavi bayraklı kumsalında denize girdik. Nacizane ingilizcemle fransızca anonslar yapan bi görevliye havuzu ve plajı kullanmak istiyoruz mümkün müdür dedim, havuz müşterilerimize özel ama denize girebilirsiniz dedi. Şezlonglar ne kadar dedim, "you can use" dedi, ne parası yahu der gibiydi, bende eywallah der gibi thanks dedim. Pek çok yerde olduğu gibi burada da ilk 3-4 metre çok taşlık(çocuklu aileler için denize girmek zor olabilir), sonrası kum ama sağolsun amcamlar iskele yapmış. Biz eşimle iskeleyi kullanırken bazı otel müşterileri taşlık kısmı geçmek için debelenip duruyolardı :) Uzun uzun deniz keyfi yaptık.. Denizi on numara..
Ha tabiiii herkese böyle misafirperver olurlar mı bilemem :(
Unutmadan burası daha çok fransız turistlere yönelik eğlence ve aktiviteler içeriyor ayrıca çıkıp dolaşmak isteseniz yakında bir merkez yok..
Ha tabiiii herkese böyle misafirperver olurlar mı bilemem :(
Patio Beach Club |
Bodrum için anlatılmaz yaşanır klişesine hak veriyorum, gerçekten bambaşka bir havası var. Bir an için kendinizi farklı bir ülkedeymiş gibi hissedebiliyorsunuz. Dar sokaklarından, limandaki meşhur yatlarına kadar yorulana kadar gezdik.
Bodrum'u gezmeyi bitirdiğimizde saat 03 civarıydı. Kahvaltımızı Gümbet'te yaptık ve anladık ki Gümbet koyu da tıkış pıkış denize girmeyi sorun etmeyenlere göre. Zaten malumunuz popüler yerlerde denize girmek için ya omuz omuza denize girmeyi göze alacaksınız ya da bir lahmacunun 100 tl olduğu beach club lara takılacaksınız.
Gümüşlük(niyeyse hiç resim yok) için denizi harika ve sakin sessiz yer yorumlarını okumuştum. Denizin ilk 3-4 metresi yine çok taşlık(deniz ayakkabısı lazım), belediyenin ahşap şezlongları 9 tl (10tl olsa bitmiştik) ve oldukça sakin, huzurlu bir yer. Ancak taşların çok rahatsız ettiğini söylemeliyim. Burda bir gece kalsak mı derken kalacak yerlerin pahalılığı, dandik yerlerin yerimiz yok demesinden belli oldu. Yeme içme fiyatlarının da pek uygun olmadığını belirtmeliyim(en azından sahilde). bi daha gidermisin dersen hayatta işim olmaz..
ve mutlu son :) |
Sokakta canlı müzik keyfi |
Turgutreiz marina |
Nitekim deniz dolu bir gün sonrası akşamüstü Turgutreis de aldık soluğu. İki kişi 80 tl oda kahvaltı klima tv, hakan pansiyon.. pansiyon aile yeriymiş, bizde aile olduğumuzdan sorun yok..
Turgutreis sahili yat limanı sayesinde akşamları cıvıl cıvıl, marina da kafeler restoranlar vs güzel mekanlar mevcut. Turgutreis de geçirdiğimiz güzel akşam sonrası pansiyonun terasında biraz sohbet edip günü noktaladık.
Hakan pansiyondaki kahvaltı sonrası, Bodruma dönüşe geçtik. Turgutreis - Bodrum otoyolu üzerindeki alışveriş mağazalarında biraz(baya bi!) oyalandıktan sonra nihayet tekrar Bodrum'dayız ve kaleyi geziyoruz.Bu kare kalenin klasiği olsa gerek |
Tarihe ilgi duyuyorsanız kale de vakit geçirmek oldukça keyifli ve bir o kadar da zaman alıcı olacak.
İngiliz Kulesi |
Artık Bodrum yarımadasının büyük bir kısmı gezilip görüldükten sonra bizim için terk-i diyar zamanı gelmiş demektir..
Sonraki rotamız tavsiye üzerine : Milas-Ören..
Bodrum - Ören arasında ki 64 km lik bol virajlı yol zaman zaman harika manzaralar sunuyor.
Biraz etrafı dolaştıktan sonra burayı gerçekten sevdim doğrusu, tam bize göre bir yer. Sakin, sıcak, saklı bir cennet gibi. Kumsalda biranızı yudumlayıp sohbet ederken arkadaki kafelerde çalan müzikler ve dolunay manzarası müthiş bir keyif..
Ören gerçekten küçük, şirin ve nezih bir yer. Ancak kalacak yer bulmak sıkıntı olabilir, biz bulamadık misal (çokta aramadık ya neyse:) teyzenin " o ağacı görün mü orda durup duru, te orda bi pansiyon olcek ona sor bakem, başka da bilmem ben" sözüyle pansiyonun birene sorduk yer yokmuş, ikinciyi aramadık bile..
zira 03-04 e kadar sahilde takıldıktan sonra arabada uyumak sorun olmuyor, tabi arabayı bulabilecek kadar ayıksanız.
Ertesi gün güzel bir kahvaltı sonrası(fiyatları da makul mekanların) bol bol denizin keyfini çıkarttık. Sahil ve deniz taşlık ama taş ayağı acıtmıyor, kuma bulanma sıkıntısı da olmuyor böylece(çok sevdim burayı çok).
Kafeler, bakkal vs sahile sıfır konumda, böylece susayınca bir sürü yol yürümek gibi bir derdiniz de yok(sevdim birader).
Ören den 2 köy ve 23 km sonra karşılaşılan manzara. Google maps den eklenen resimlere bakınca koya inmek farz oldu. Eşim arabanın klimasıyla serinlerken ben müthiş denizin tadını doyasıya çıkarttım.

Bodrum - Ören arasında ki 64 km lik bol virajlı yol zaman zaman harika manzaralar sunuyor.
Böyle bir yolda araç kullanmak gerçekten on numara, biraz ralli modu biraz manzara seyir modu..
![]() |
İçinden geçtiğimiz köylerde çocuklarla sohbet edip lokum ikram ettik |
Sevcanın ısrarı üzerine yol üzerindeki Çökertme köyüne, meşhur(!) Çökertme kebabı yemek için uğradık ama memleketin yerlisinden çökertme kebabının yöreye sonradan gelenler tarafında uydurulmuş olduğunu öğrenip aç aç yolumuza devam ettik. adam gibi yemek yenilecek yer de yoktu..
Ören yolu...
ve Ören..![]() |
Yol zaman zaman fazla bozuk hatta aralıklarla toprak yola dönüşebiliyor ve bu yolu daha da keyifli yapıyor (pisikopat mıyım nedir:) |
Biraz etrafı dolaştıktan sonra burayı gerçekten sevdim doğrusu, tam bize göre bir yer. Sakin, sıcak, saklı bir cennet gibi. Kumsalda biranızı yudumlayıp sohbet ederken arkadaki kafelerde çalan müzikler ve dolunay manzarası müthiş bir keyif..
zira 03-04 e kadar sahilde takıldıktan sonra arabada uyumak sorun olmuyor, tabi arabayı bulabilecek kadar ayıksanız.
Ören ile ilgili en kötü hatıram bu güzel yerde yalnızca bir gün kalmış olmamız. "nitekim 2015 tatilimizde yine uğradık buraya" |
![]() |
Ören in denizi (inanmayan taş olur) |
![]() |
Gözlemeni ye, yiyemediğini de paketlet.. ki yolda içim kazındı diye zırt pırt durmayasın! |
Sonraki durağımız yol nereye biz oraya.. Plan yapmak baymaya başladı..
Akbük Koyu Şuracıkta şirin bir evim olsa, renk renk kedilerim.. bir ufak teknem olsa, bahçamda domatezim biberim.. |
Yaklaşık 4 metre açılınca suyun derinliği 2 metreyi geçiyor, yüzme bilmeyenler dubalara tutunabilir(duba var yani paniğe gerek yok). Sahilde duş, büfe, restoran, ucuz bira hepsi mevcut.. Bu yoldan geçerseniz burada bir kaç saat takılın derim.. Tabi ben araba çalışır durumda olduğundan o kadar duramadım :)
Aslınca burda bir gece çadırlamak lazımdı ama çadır yoktu, belki kalıcak yer vardır ama ona da hiç bakmadım doğrusu.. malum Ören den çıkalı 23km oldu biraz yol yapmamız lazım..
Akbük koyundan Akyaka ya 23 km boyunca sahile sıfır şekilde müthiş keyifli bir yoldan gidiyorsunuz. Manzara ve sürüş gerçekten keyifli (tabi bu oldukça göreceli, mesela sevcan yol boyunca bir hayli gergindi :)
Marmaris kapalı çarşı |
Akyaka da abur cubur ikmali yapıp marmarise devam ettik. Sonradan öğrendim ki Akyaka da Azmak çayı varmış ve kıyısında su içerisine konmuş masalarda serin serin oturup balık yemek oldukça keyifliymiş..
Sahilden manzara |
Marmaris'in tadını çıkarmak için tekne turlarına katılmak lazım diyor gezip görenler ancak turların tam gün olması soğutuyor bizi, bir dahaki sefere dedik(biz bir güne 7 düveli sığdırıyoruz zira :). Marmariste dolaştıktan sonra akşam içmeler e geçtik..
2016 güncellemesi: Marmaris barlar sokağına 01 gibi mutlaka uğrayın, club areena da biraz takılın, çılgınca eğlenenlere eşlik edin :) Canlı müzik için marina daki Zoom Eat'n Joy adlı bara/mekana (ne salak mekan ismi) takılın veya La Rokka'nın terasına çıkın.
Gündüz deniz için içmeler'e, en iyi deniz için merkezden 45 dk yol ile ulaşılan Çiftlik Koyu na gidin, Kız kumunu görün ama kum değil ayaklarınızı acıtır, sandalet giyin, yada denize terlikle girin. Turgut şelalesine gidin ve o buz gibi suda serinleyin)
Dayanamadım Marmariside yazdım zaten, buralarda bir yerdedir...
İçmeler de kalacak yeri ayarladıktan sonra (Siesta Apart Otel gecelik 90tl, klima, havuz, teraslı oda) biraz dolaştık, eğlenceli mekanlar vardı ama kandil olduğu için odamızda tv izleyerek geçirdik akşamımızı.
Gündüz deniz için içmeler'e, en iyi deniz için merkezden 45 dk yol ile ulaşılan Çiftlik Koyu na gidin, Kız kumunu görün ama kum değil ayaklarınızı acıtır, sandalet giyin, yada denize terlikle girin. Turgut şelalesine gidin ve o buz gibi suda serinleyin)
Dayanamadım Marmariside yazdım zaten, buralarda bir yerdedir...
Ücretsiz ice tea dağıtılınca yaptığım ilk şey stt sine bakmak oldu, sonra da kendimden utandım |
Otel kahvaltı seçeneği olmayan apartlardan yoksa 90 değil 100 verir kahvaltıyıda bağlardık.. Otelin altındaki champagne restoranda güzel bir kahvaltı ettik. Otelin küçük havuzu gayet yeterli, kahvaltı sonrası biraz havuz keyfi yapıp güneşlendik. Otelden ayrılırken otelin işletmecisine nerde denize girmeli diye sordum. Buralar çok kalabalık abi, tıkış pıkış, ben yıllardır burda denize girmiyorum diye cevap vererek bize tenha yerler tarif etti. Deniz olayını salladık bizde..
ilgi bekleyen tarih |
Buraya kadar gelmişken adaköy'e doğru az daha gidelim bakalım ne varmış dedim ve gps in saçmalamasının sebebini bulduk. Meğer Marmaris yat limanın da kabri bulunan Ermiş Dede çağırmış bizi. Bizde ruhuna Fatiha mızı okuyup geri göndük.
Dalyan yolu.. malum yol acıktırır(patatesli gözleme tokken de yenir o ayrı :)
Yol kenarlarındaki restoranların önlerinde yukardan akan suları görünce dikkat çekmek ve restoranın serin olduğunu belirtmek için olduğunu düşündüm, meğer araba serinletmek içinmiş :)
Bayıldım bu olaya, yolda gördüğüm her suda ıslattım bizimkini..
Dalyan da ilk iş kalacak yer bulmak oldu, fiyat sorduğumuz ikinci otele yerleştik.. Tufan Apart (Oda+Kahvaltı 80tl, klima+tv+hamak :) +havuz) burası gerçekten çok nezih ve güzel bir yer. Havuz 1.70m derinlikte, çocuk havuzu da var.. Odalar çok geniş, bahçesinde ağaçlar, hamaklar vs. Oteli işleten aile de çok ilgili ve samimi. Ayrıca kahvaltı on numara.. Dalyan'a tekrar gelirsem yine burada kalırım heralde..
![]() |
Tufan Apart |
Aslında her yerde olduğu gibi burada da bir gece kalıp Fethiye'ye devam edecektik ama Dalyan ve Tufan apartı gerçekten çok sevdik ve burada 2 gece kaldık. Hatta eşimin Ankara da yaşayan ailesi de tavsiyemiz üzerine bizden 2 gün sonra tatile buraya geldiler. İş durumu yüzünden denk gelemedik ama rica ettik onlara da bizim kaldığımız odayı ayırdılar. Bizde çıkarken dolap içlerine, tepsi altına vs notlar yazdık :)
Dalyan da iki gün kalacağımız kesinleşince(sevcanın da ısrarıyla) iztuzu plajına yarın gideriz artık deyip havuza girip güneşlendik. Akşam üstü Dalyan da yemek yedik ve çarşısını dolaştık.
Kıyı da dolaşırken karşı kıyıdaki restorandan ankarının bağları esliğinde eğlenenlerin sesleri geliyordu, restoranın teknesiyle karşıya geçip canlı müzik eşliğinde demlendik biraz. Bilsem yemeği de burda yerdim, resimler kötü çıktığından ekleyemedim ama karşı kıyıda sadece burası var sanırım.
Ertesi gün iztuzu plajına giderken yol üzerinde Nar Danem isimli bu restoranı gördük. Yol boyu gördüğümüz "buradan nar suyu içilmeden geçilmez" gibi levhalar bizi buraya getirdi.
Mekanı işleten dayıya "buraların narı mı meşhur ki" diye bir soru sorma gafletinde bulundum. Meğer Türkiyenin en kaliteli narı burada yetişiyormuş, her taraf nar bahçesiymiş(şöyle bir etrafa dikkatlice baktımda hakkaten öyleymiş :)
İztuzu plajına araçla giriş 7.5tl, kumsalda belediyenin işlettiği bir kafe mevcut, yeme içme, duş, wc sorunu yok..
Mekanı işleten dayıya "buraların narı mı meşhur ki" diye bir soru sorma gafletinde bulundum. Meğer Türkiyenin en kaliteli narı burada yetişiyormuş, her taraf nar bahçesiymiş(şöyle bir etrafa dikkatlice baktımda hakkaten öyleymiş :)
Nar suyu ve dondurması nefisti.. |
Bu şirin aile işletmesine mutlaka uğrayın. Eğer apartta kalıyor ve öğle akşam yemeklerinizi apartta yapıyorsanız, buradan dalından kopma yemeklikte alabilirsiniz. Hatta almak istediğiniz kadarını bizzat gidip yan taraftaki tarladan toplayabilirsiniz.
Nar danesini dönüşte tekrar uğramak üzere geride bıraktık, dalyan ile iztuzu plajı arası karadan 12km. Plaja dalyan dan tekne ile de geçebilirsiniz(gidiş-dönüş 10tl kişi). Tekne ile giderseniz plajın kuzey ucuna, araçla gidersenizde güney tarafına gidiyorsunuz, plaj uzunluğu 3.5km civarı ve plajın her iki tarafı da çok güzel.
Plaj caretta caretta ların yumurtlama alanıymış. Plajın güney girişinde caretta caretta koruma ve yaşatma merkezi var. Teknelerin yaraladığı, misine yutmuş vs. yaralı kaplumbağalar tedavi ediliyor. caretta caretta yumurtaları olduğu için plajda mevcut olanlar dışında şemsiye kullanımı ve ergenlerin kumda yüz üstü yatması yasakmış.
İztuzu plajına araçla giriş 7.5tl, kumsalda belediyenin işlettiği bir kafe mevcut, yeme içme, duş, wc sorunu yok..
İztuzunda deniz çok güzel, 100metre açıldığınızda bile su boyunuzu geçmemiş olabilir, yüzerken caretta caretta ları görme şansınızda var(mış). Bol bol deniz keyfi yaptık, denizdeyken gözüm plajın güney tarafını saran yüksek tepenin zirvesindeki 2 katlı eve takıldı. O yüksekte harika bi manzara olsa gerek, acaba orda oturan var mıdır, gitsek bi çay ikram ederler mi diye aklımdan geçirmeye başladım. Sevcana denizden sonra oraya bi çıkalım dedim, şaka yapıyorum sandı.
Radar tepesinde(adı bu sanırım) manzara nefes kesici.. |
Radar tepesini gözü kesmeyenler için bir de şahin tepesi var, o kadar tabela koymuşlar ama manzara radar tepesinin yanında hiç, tesisimsi yerde çay verecek kimseyi de bulamadık :) |
Ama geldiğim yolu düşününce manzarayı izlemeden dönmekte içimde kalacaktı. O iki katlı eve (sanırım radar kontrol istasyonuymuş) 200-300 metre kala manzarayı gören bi açıklık bulduk.
Nefes kesen enfes bir manzara ve bol bol özgürlük hissi.. işte benim en mutlu olduğum anlardan biri..
Dönüşte yine Nar Daneme uğradık, malum deniz acıktırıyor..
Sonraki gün güzel bir kahvaltı ve biraz havuz keyfi sonrası saat 12 gibi otel işletmecisi ve ailesiyle vedalaşıp Tufan aparttan ayrıldık..
Yola çıkmadan yine Nar daneme uğrayıp ev için biraz mutfak alışverişi yaptık ve artık hazırız,
hedef Pamukkale..
![]() |
Pamukkale uzaktan gözükmeye başladığı andan itibaren insanı etkisi altına alıyor.. |
![]() |
Eşsiz facebook pozları için daha iyi bir yer düşünemiyorum :) |
Pamukkaleyi uzun uzun anlatmak lazım ama yinede yetersiz kalır heralde, mutlaka gelip görün, günaye tatile giderken veya dönerken mutlaka yakınından geçiliyor.. Çok sayıda güzel/uygun/nezih havuzlu otel mevcut, kaplıca turizmi oldukça gelişmiş..
Müze kartınız varsa, hem müzedeki eserleri görebilir hemde biraz serinleyebilirsiniz..
Pamukkale travertenlerini aşınca göz alabildiğine bir manzara uzanıyor önünüze.. Müzeler, yürüme parkurları, süs havuzları, uzanıp dinlenebileceğiniz yeşil alanlar ve antik havuz burada.. Antik havuzun şifalı kaplıca suyunda yüzmek kişi başı 30tl.. ancak travertenlerdeki havuzlarda da takılabilirsiniz..
![]() |
tabiki yaptım :) sizde yapın, şifa niyetine.. |
Sürekli dışarda yemek yediğimizden annemin deyimiyle midemize sulu birşeyler girsin diye önden çorba içelim dedik. İçtiğimiz tarhana çorbasındaki değişik tadı sorunca tarhanayı yapan teyze "içine acık boy gatarız biz dedi" biraz satın alma şansımız varmı diye sorunca sağolsun "durun gatıverem size acık hediyem olsun" diyerek resimdeki poşeti verdi. Hem o kadar koymuş hemde "kusura kalmayın az kaldı ondan fazla gatamadım" diye gönlümüzü almak istiyor, ne güzel insanları var memleketimin..
Güneş batarken ayrıldığımız Pamukkale den, Aydın Nazilli ye geçip uzun zamandır görmediğim üniversiteden arkadaşımı ziyaret ettim, muhabbeti uzatınca saat 1 gibi anca kalktık, sonra da izmir üzerinden istanbul yoluna düştük.. Yorgunluğunda etkisiyle yol ızdırap oldu biraz, bi benzinlikte redbull diğerinde soğuk kahve, yolda azcık kestirmece derken sabah erken saatlerde evdeydik..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder